YouTube kanalıma yeni videolar yükledim, izlemek için tıklayabilirsin

Ağrı Dağı Tırmanışı (Türkiye’nin En Büyük Dağı)

Resim2

Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı, 5137 metrelik buzullarla kaplı zirvesine olan tırmanışın yazısıdır.

Yaşam, hırsla yapılandırılamaz. İstekli, arzulu olmalısınız, hedefinizi olduğundan daha fazla büyütmemeli ama aynı zamanda da küçümsememelisiniz. Hedef, her zaman, elbette ki büyük, ulaşılmaz olmalıdır. Başarmalısınız! Peki neyi? Neyi başarmalısınız? Başarı, iç huzurdur; elinizden gelen her şeyi yaptıktan sonra zirveye çıkamayabilirsiniz. Dağ, doğa buna izin vermeyebilir. Bu yenilmek değildir. O zaman hedef zirve değil, eve sağ salim dönebilmektir. İşte o zaman, zirve evdir. Zirve Tekirdağ’dır. Zirve eştir, dosttur.

Zirve esasında hepsi birdendir, ama en önemlisi evde bekleyen sevgilidir. Hayatın zirvesi tekrar kavuşmaktır. Ve tekrar kavuşana kadar alınan tüm riskler bu yüzdendir. Tekrar kavuşabilmek, aynı kalabilmek, aynı adam olarak kabul edilebilmek içindir. Hayat benim için böyle bir şeydir. Ama o iç huzur; elimden gelenin en iyisini yaptım diyen iç ses, işte başarı da budur.” Bazen sadece kabullenir ve yepyeni bir rota çizersin.” / Tunç Fındık

Türkiye’nin En Yüksek Dağı: AĞRI DAĞI

Tırmanışı teknik, bilgilendirme ve öneri olarak değil içsel, nedensellik ve olaylar üzerinden anlatacağım. Dağ yıllardır tırmanışa bölgedeki güvenlik sıkıntısından dolayı kapalı. Biz özel izinle tırmanma şansı bulmuş, zirveden canım ülkeme bakabilmiştik. Keyifle okumanız, izlemeniz dileğimle.. 

svg%3E

Dağa gitmek uzun bir süreç. Bu süreç, dağın zorluğuna, irtifasına, tırmanış stiline göre farklılık içerse de mental olarak karşılaşacağınız şeylere de hazırlanmak gerekiyor. Yazı size yükseklerde olmanın, “neden tırmanır ki insan?” sorusunun ve seyahat etmenin cevapları arasında bir yerde olacağı için maddiyat, sponsorluk, planlama, diyet ve antrenman gibi detayları geçiyorum.

Doğubeyazıt

 Doğubeyazıtın kendine has bir sıcaklığı var. Sarı hakimiyetine teslim olmuş kerpiç evleri ve kepenk kaldıran esnaf sesleri karşılıyor sabahında sizi.  Sıcak ekmek kokusunu da yazmazsam olmaz. ATM ‘lerin olduğu ve kalabalık denilecek insan telaşının varolduğu yer merkez ve Ağrı Dağı oradan harika bir izleti sunuyor. Alışveriş işleri ardı, yolculuk etmeyi sevdiğim eski minibüs ve güney anadolu çoçuğu olmam kaynaklı olsa gerek anlamakta zorlanmadığım şiveli sohbetler eşliğinde dağın büyüme evresine geçtiği yolculuk başlıyor.  

svg%3E

Bir hayli sarsıntılı olan yolculuk, solda binlerce kuşun izlenebildiği harika bir göl kıyısından süzülürken oraya her yıl onlarca fotoğrafçının akın ettiğini öğreniyorum ve listeme direkt ekliyorum. Yol asfalt veya toprak değil. Simsiyah artık ufalanmış taşlardan oluşuyor. Ve hala bütünlük kazanmamış olacaklar ki bir hayli zıplatıyorlar yollara alışık minibüsü. İrtifanın artışı da bu sallantılı yolculukla başlamış oluyor.

Vardığımız yer son köyün çıkışı ve araç yolunun da sonu. Burada atlar var. Çantaları çuvallayıp ana kampa götüren ve bana “atlar gerçekten aşırı güçlü hayvanlar abi” dedirten bir gövde gösterisi çıkışına sahip atlar.  Yürüyüş tırmanışın havasına göre sıcaksa laylaylom kış ekspedisyonuysa bolca rüzgar kavgasıyla başlıyor. Tempoya bağlı olarak 4-5 saat sonra ana kampa varılmış oluyor. Gittikçe yürüme açısı artıyor tabi ki.  

türkiyenin en büyük dağı - Ağrı dağı 4200

Çadırda kalmak ve buna alışmak bence kendinize öğretebileceğiniz harika bir kaçış ve özgürlük şekli. Her yer sizin eviniz oluyor ve konfor düşündüğünüzden de iyi halde oluyor. Bir dağa tırmanman nedensiz bir eylem asla değil. Dağa tırmanmak, dağ üzerinde keşfederek yükselirken kendi içinize indiğiniz bir ayin şekli. Sürekli sorun çözmek, soğuğa göğüs germek, irtifaya uyum sağlamak, yemek yapmak, su için yürümek, daha sayamayacağım zorlukla mücadahale etmek zorundasınız. Bunları çözdükçe kendinize olan inanç, kendi kapasiteniz, uyum sağlama beceriniz aşırı şekilde gelişiyor. Ve insan kendine güvenirse her şeyi başarabilir. Bu mücadelenin zirvesi her şeyin sonunda yığın anıyla asıl zirve olan eve dönebilmektir.

Aklimatizasyon nedir?

Ana kampta çadır kurulumu, olağanüstü manzaraları izlemek, aşırı yüksek bir yerde olsanız da egonuzun, isteklerinizin, sizin canınızı sıkan dertlerinizin aslında gram önemli olmadığı gerçeğinin tokadının tadına bakıyorsunuz. Bir yandan belirtmekte fayda var, aklimatizasyonu anlatmam gerekiyor.

Aklimatizasyon, basınç nedeniyle vücuda daha az alınan oksijene yani irtifaya vücudun alışması olarak genelleyebilirim. Bunu yapmazsanız, baş dönmesi, berbat kusma daha da yükselirseniz akut akciğer ve beyin ödemi riski var. Ve bu son ikisi kesin ölüm demek. Aklimatizasyon için ana kampta bir gece yatılır. Aşırı geç varılmamışsa yemek ardı biraz dinlenme sonrası, su ve enerji veren yiyecekler barındıran bir çantayla biraz daha irtifa kazanılır. Amaç yükseğe çıkıp vücudu şoklayıp, geri dönüp alçak irtifada yatarak uyum sağlamaktır. Ertesi gün herkes kendini iyi hissediyorsa toplanılıp, bir diğer 4200 metredeki II. ana kampa tırmanılmaya başlanır.

Yüksek irtifada koşullar

İrtifa arttıkça daha sık ve derin nefes almaya, çabucak nefes nefese kalmaya başlarsınız. Bunda su tüketiminiz, bolca kalori alımınız önemli rol oynar ki vücut değişen ortam ve sistem sonrası tam bir kalori yakma makinesine dönüşür. Bu dengesi bozmamak sağlığınız ve tırmanış adına aşırı önem taşır. Ve tırmanırken sürekli değişen hava, sizi sürekli bir şekilde manken ve moda haftasına sokar. Bir rüzgarlık çıkar, bazen içlik, bazen teknik cekete varan giyimler sürekli hale gelir. Bu terlememe ve dehidre olmamak adına yine dikkat edilmesi gerekenlerden. Yazıdaki bilgileri genel tutuyorum ki başka bir olayada uyarlayıp işe yarar hale gelebilsinler.

II. ANAKAMP ve ZİRVE
Burada da bir önceki gibi alışma tırmanışı ve iyi beslenme yapılır. Vücut alışamadıysa bir gün daha beklenmelidir ki yine hava durumunun güncel bilgisi de önem kazanır. Mevsim isterse ağustos olsun dağlarda hava çok hızlı değişir ve kısa kollu ile dururken birden santimlerce kar yağabilir. Hazır buraya kadar okuyan olursa diye aşırı kişisel ama keyifli olduğu için paylaşacağım bir anı da ekleyeyim. İkinci anakamptayken kendime tuvalet yeri arıyordum. Küçük Ağrı manzaralı bir yer bulmuş birazda risk alıp uç bir yer seçmiştim. Betonlar arasında diri bir ceset gibi hissettiğim şehirlerde bırakın yaşamayı sıçmanın bile tadı kıyaslanamaz derece de yok. Dağ başka işte abi.

Tırmanış Zamanı!

Erken uyunur ki gece yola çıkılacak sabahın ilk ışıklarında zirvede olup gün ışığının varolduğu zamanlarda iniş de güvenlice yapılsın. Fakat bu tırmanış sırasında gece hiç uyuyamadım. İrtifa da etkiliydi fakat heyecan daha ağırdı içimde. Bir hafta öncesinde İran’da Savalan Dağında zirve yaparken de böyle olmuştu ama bu kadar büyük değildi.

Kendime hep uyumalıyım ki Türkiye’nin en büyük dağında zirveden bir selam vereyim” dedim. Fakat olmadı. Çadırdakilerin bebekler gibi uyumasına daha da içerleyip tam uyumayı başarmışken alarm çaldı. Yetersiz dinlenmiştim ve gece 02.00’de başlayacak tırmanış sabah 7-8 ‘e kadar gidecekti. Umutsuzluk kapladı beni. Giyinip dışarı çıktığımda hava aşırı soğuk, titreme aşamasına bile giremeden donduruyordu. İçimdeki endişe, gözümdeki uykusuzluk ama bunca zamandır şu an için olan hazırlığımla yola koyulduk. Bir yandan da güneş doğarken Ağrı’nın gölgesi Süphan’a düşecek ve anlata anlata bitirilemeyen o eşsiz manzarayı ve gölgeyi oluşturacaktı. İlk hedefim buydu bari bunu görmeliydim.

Gözlerimle gördüğüm en eşsiz manzaraydı. Dağın aslında ne kadar büyük olduğunu Güneş’in arkadan vurup oluşturduğu gölgesinin sonsuza gitmesiyle daha da iyi anlıyor insan. Ve iki aşığın kavuşması gibi tam da Süphan Dağı’nın üzerine düşüyor. Fotoğraf çektim ama asla gördüğüm manzarayı karşılamıyor. Bu motivasyon ve vücudumun tempoya alışması keyfimi yerine getiriyor ve tüm güçle asılıyorum.

Zirve her zaman aşırı yakın görünür fakat ulaşılmaz gelir. Son 200 metresine geleceğimiz ve dağın en tehlikeli etabı olan yere doğru çıkıyoruz. Bu süreçte epey kusan arkadaşımı gözetliyor daha da kötüleşirse aşağı indirmek üzere kolluyoruz. Temposunu azaltıp daha sakin gelerek üstesinden geldi ama iniş tam bir kaostu. Kendi adıma uykusuz başlayıp aslında etkisini psikolojik ve düşünerek büyüttüğüm olumsuz his dışında çok rahat zirve gördüm. Koştuğum her km’ye değdi bak.

Hava şansımıza o kadar güzel oldu ki, aşırı üşüyen ayaklarım güneşi yedikçe kendine geldi ve daha da hissederek bastım yıllardır duran buzula. Öyle ki krampon takmak gerekiyor duruma göre ip hattı ve diğer emniyet önlemleri. Havanın ve karın durumuna göre karar alıp son zirve atağını da bitirdik.

Zirve de olmanın aşırı garip duygusallığını yaşarken gözümün alabildiği her yere baktım. İran, Ermenistan, Ağrı, Doğubeyazıt, Süphan ve daha hatırlayamadığım her açıya. Odamda şu an bunu yazarken nasıl ki kimler okuyacak nereye sürüklenecek kime nasıl bir motivasyon verecek bilemiyorum, dağın zirvesinde de evde o faaliyet raporu okurken ki andan elimde kazma ve Türk bayrağı aşırı ötesi mutluluğuma gelen serüven, seyahat, içsel bir yolculuk hali.

Ağrı Dağı Gölgesi

Zirvede birkaç fotoğraf ve biraz atıştırma sonrası asıl zirve olan evimize doğru tekrar bir macera başlıyor. Çıkışlardansa inişler her zaman daha risklidir. Salmaya gelmez, ne zaman ki araca binersin o zaman tam sevinç hali başlar. Bizim iniş hem dağa 2 günde tırmanmamız, hem de 1 hafta arayla 4000 üstü tırmanış yorgunluğu ekipten bir arkadaşımı vuruyor ve inişleri 2 saat daha geç bitiyor.

Ben şu kayaya kadar yürür dinlenirim, bak geldim şu kaya olsun derken ana kampa iniyorum 4 saat sonunda. Daha burayı da toplayıp ilk anakamp oradan da (normalde 1 gece burada kalıp dinlenilir) ilk minibüsün bıraktığı köyün çıkışına. Yani abartısız gece 02’de başlayan yürüyüş, ertesi gün akşam 18.00 ‘da bitti. Hayatımda ilk kez bir iki adım daha atamayacak kadar yoruldum. En ama en güzel yorgunluklarım arasında yerini aldı. Dilerim ki nice bu tarz kaçışlara ve zirvelere. Okuduğunuz için çok teşekkürler, birde video yapmıştım o daha da iyi bu anlattıklarımı pekiştirir diye düşünüyorum.  Ağrı Dağı videosunu izlemek için tıklayın.

Yeni yazılardan haberdar olmak için aşağıdaki kutuya mailini yazabilirsin!

Diğer yazılarımı okumak için önerim; Kamp Yapmak

Instagram’dan takip etmek için @seyfidurmaz1

  1. Yakın zamanda Rotasız Seyyah’ın Chimboraza dağı tırmanışını izlemiştim. Ama bizden bir zirve Ağrı Dağı’nı da sayenizde hissederek okudum. Çok keyif aldım, video da çok iyi. Zaten videoları sırayla izlerim herhalde. Doğa sporlarının insanın hayata bakışını değiştiren ve alışkanlık yapan tarafı çok özenilecek bir şey.
    Bakalım sırada ne var? Abone penceresi de çalışıyor bu arada.
    Merak ettiğim ise şu oldu, videoda gördüğüm kız arkadaşların zorlu koşullara direnci nasıl oldu?
    Kolay gelsin..

    1. Çok teşekkürler. Dağlarda olmak yeni bir yerler keşfetmek dahası kendini keşfetmek demek. Abartısız bu böyle bir tutku hali. Kız arkadaşların bir kısmı dağcı. Antrenmanlı ve alışkınlar şartlara. Diğer yandan yüksek dağlar zaman ve emek istiyor. İyi beslenme, vücudunu tanıma ve antrenman. Bu 3 koşul eşliğinde eğitim eklendiğinde yüksekliği yavaş yavaş arttırarak dağlara rahatlıkla gidilebilir. Kulüp ve ya Türkiye Dağcılık Fed. eğitimleri sayesinde bu aşamalar kolaylıkla başlanabilir olabilir. 🙂

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha Fazla İçerik
fffe92a7 ac97 495f ba22 6fb55fe819d9.jpeg
Yük Konteyner Ev – Kırsal Yaşam Hazırlıkları Bölüm 3